Ey oğul, artık Bey’sin! Bundan sonra öfke bize, uysallık sana. Güceniklik bize, gönül almak sana. Suçlamak bize, katlanmak sana. Âcizlik bize, hoş görmek sana. Çatışmalar, anlaşmazlıklar bize, adâlet sana. Kötü söz, şom ağız, haksız yorum bize, bağışlamak sana. Bölmek bize, bütünlemek sana…
Güçlüsün, kuvvetlisin, akıllısın, kelâmlısın! Amma bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen, öfken ve nefsin bir olup aklını yener. Sabah rüzgârlarında savrulur gidersin. Daima sabırlı, sebatlı ve irâdene hâkim olasın.
Unutma ki, dünya sandığın kadar büyük değildir. Bütün sırlar; bilinmeyenler, görülmeyenler, ancak senin şecaat, fazîlet ve irfânınla fethedilip gün ışığına çıkacaktır.
Ey oğul! Sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz. Şunu da unutma; insanı yaşat ki, devlet yaşasın!
Ey oğul! Ananı, atanı say! Bereket büyüklerle berâberdir.
Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin.
Azminden dönme, çıktığın yolu, taşıyacağın yükü iyi bil.
Her işin gereğini vaktinde yap. İnsanları yaşat ki, devlet yaşasın!
Açık sözlü ol. Her sözü üstüne alma. Gördün söyleme, bildin bilme.
Sevildiğin yere sık gidip gelme. Muhabbetin kalkar, îtibârın olmaz.
Üç kişiye acı: Cahiller arasındaki âlime, zenginken fakir düşene, hatırlı iken îtibârını kaybedene.
Unutma ki yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
Ululanma, düşmanı hor görme, düşmanını çoğaltma, düşmanlığın başını da sonunu da sen belirle. Haklı olduğunda mücâdeleden korkma! Bilesin ki, atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler.
Ey oğul! İşin ağır, işin çetin, gücün kula bağlı. Allah yardımcın olsun…
Yorum ekle