Ömer Can Talu
Baskomutan Mustafa Kemal Ataturk ve Ordu

Türklük ve Yunanlılık – 5 Temmuz 1920

Hakimiyet-i Milliye Gazetesinin 5 Temmuz 1920 tarihinde ilk sayfada yayınladığı bu yazı özetle, Türkiye’nin zararına çalışan ve “Yunanlılık” yapan kişilerden ve faaliyetlerinden bahsetmektedir.


Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk, Türk Ordusunu denetliyor.(Fotoğraf haberde geçmemektedir.)

TÜRKLÜK VE YUNANLILIK

Osmanlı Devleti’nin mütenevvi(çeşitli) olan esbab-ı inhitatını(çöküş sebeplerini) tedkik eylediğimiz vakit, bu sebeplerin arasında en büyüklerinden birinin Yunan âmâlini(emellerini) mevki-i faale(faal duruma) koymak için eskiden beri pek muntazam bir plan dahilinde tatbik edilmekte(uygulanmakta) olan sa’y(çalışma) ve gayret olduğunu görürüz. Bu amalin(emellerin) tatbiki İstanbul’un hatırasını …hane şeklinde muhafaza eden, hatta Bizans imparatorluğun kartalını patrikhanenin armasına koyarak ahiren(geçenlerde) İstanbul itilaf devletlerince işgal edildiği gibi bu kartalı müstahdeminin(çalışanlarının) şapkaları üzerine vaz’ eden(koyan) Yunanlılık Osmanlı idaresini inhilâl ettirmek(dağıtmak) ve bin tarihlerine kadar şayan-ı … bir istikamet ve adalet arz eden hükümet teşkilatımıza rüşveti, suiahlakı(kötü ahlakı), iltiması ve sair avâmil(etkenleri) … sokmak için, Cizvitlerin yaptıkları gibi her türlü vesaili(sebepleri) helal görmüşlerdir. Milletimiz için mucib-i felaket(felaket sebebi) olan bu faaliyet hadimleri(hizmetçileri) eski vüzerâmızı(vezirlerimizi) o kadar ellerine almışlardı ki küçük Yunanistan teşkil edipte hayatımıza kastettiği her vechle(yoldan) görüldüğü halde bile İstanbul Hükümeti bu tertibatı vaktiyle men etmek hiç olmazsa memleketin sair tarafına sirayet etmemesi için tedabir(tedbirler) ittihaz eylemek(tasarlamak) azmini göstermemiş ve Yunanistan Tisalya’ya, Girit’e vesair yerlere gözünü dikdiği vakit Bâb-ı Âli(hükümet) yine en mühim umur-ı devleti(devlet işlerini) Yunan amaline(emellerine) hizmet edenlerin eline tevdi’ eylemekte(bırakmakta) devam etmiştir. Türkiye’deki Yunanlılık Türk Hükümeti’nin en mahrem-i esrarına(özel sırlarına) vakıf olmuş, zayıf noktalarından her vakit Atina’yı haberdar etmiş ve fakat aynı zamanda Türkiye’nin gözünü açamaması ve uykusunda devam etmesi için her türlü tedabir(tedbirler) ittihazını(tasarlanmasını) ihmal etmemiştir. Tarih hakkıyla tedkik edilse görülecektir ki bu milletin ıslahı için vatanını seven vüzeramızdan(vezirlerimizden) bazılarının vaktiyle der-meyan ettikleri(öne sürdükleri) tedabir(tedbirler) Yunan amaline(emellerine) hizmet edenler tarafından birçok vesilelerle iptal ve men olunmuş ve bu suretle hariçten(dışarıdan) Yunanilik Türkiye’nin tahribine çalışırken dahildeki(içerideki) Yunanilik de Türkiye’nin dirilmesine mani olmuştur.
Aynı zamanda müthiş bir propagandanın zehr-i tesiriyle(zehirli tesiriyle) Yunan evladı Türkiye’ye karşı en şeytanetkarane(şeytanca) hırs ve intikam hisleriyle büyüyordu. Yunanilik hadimleri(hizmetçileri) bize karşı en derin bir yılan riyakarlığıyla yüzümüze güler, bizi aldatır, paralarımızı çeker ve sonra da içlerinden Averoflar(Yunanistan’ın ünlü Averof zırhlısı, Averof adında Görüceli bir Osmanlı Rum vatandaşı tarafından Yunan Hükümetine hediye edilmişti. Burada Averoflar derken bu zırhlıyı hediye eden Averof gibilerini kastediyor) Yunanistan’a zırhlılar vasiyet ederlerdi.

Türklük ve İslamiyet, gözlerini bağlayan istibdadın indifaından(püskürtülmesinden) sonra bu tehlikeyi hakkıyla gördü ve bütün millet müttehiden(birleşmiş olarak) Yunanilik’e karşı koymaya ve onun bu hainane(haince) amalini(emellerini) kırmaya azmetti. Milletimiz birçok kanlı harplerde birçok düşmanlarla uğraşmak mecburiyetinde kalmamış olsaydı şimdiye kadar, korkak ve hain düşmanımızın haddini çoktan bildirmiş olacaktık. Ne çare ki onlar kendi kuvvetleriyle değil hilekarlıklarıyla bazı fırsatlar bulabildiler ve hiçbir kıymet-i harbiyeyi haiz(sahip) olmayan cebin(korkak) orduları başkalarının himayesinden bil-istifade(yararlanarak) mukaddes topraklarımıza tecavüze ferceyab oldular(giriştiler). Bugün Türklük ve İslamlık o namus ve din düşmanı Yunanilerle garp(batı) cephesinde karşı karşıya bulunuyor. Hiç şüphe yok ki tarih şecaat(cesaret) ve fedakarisine Yunaniler … gibi korkara bir ordu değil onlardan pek ziyade haiz-i kıymet(kıymet sahibi) ordularının mağlubiyetini kaydetmiş olan Türklük ve İslamlık yakın bir atide(gelecekte) bu Polikaryaları da kahr ve tedmir(yok etme) eyleyecektir. Onların uğurlu ellerinin kırılmasını bilhassa şimdi hamilerinin(koruyucularının) donanmalarından istifade edemeyecekleri vaziyetlerde daha ziyade suhulet(kolaylık) kesb edecektir(kazanacaktır). Tisalya’da Türk süngüsü altında titredikleri, hal-i za’fta(zaaf halinde) bulundukları zaman ayaklarımızı öpenler Balkan Harbi ve son İzmir vekayi’(olayları) gibi başkalarının cenah-ı himayetinde(kanatları altında) olarak Türk arazisine istilaya fırsat buldukları vakit İslamlara karşı en feci en şen’i(çirkin) tecavüze mezalim icrasını kendileri için bir vazife bilmişler ve tarihin kaydetmediği fecayi’i(faciaları) yapmışlardır silahsız buldukları Türk ve Müslümanlara şimdiye kadar bunlar bilhassa İslam kadınlarının namusuna susayarak istila ettikleri yerlerde ırzına geçmedik kadın kız bırakmamışlar ve -vakayı görenlerin şehadetine nazaren- bilhassa zabit ailelerine daha büyük bir akûrlukla(azgınlıkla) saldırmışlar ve İslamların aksülamel-i müstakbelini(müstakbel tepkilerini) men edebilmek için mümkün olduğu kadar Türk ve İslam öldürmeye çalışmışlardır. Son İzmir vekayi’ni(olaylarını) tedkik eden beynelmilel(uluslararası) komisyon Yunanilik’in bilalizam(gereksiz) ve bilalüzum(lüzumsuz) Türk ve İslamların suret-i vahşiyanede(vahşice bir şekilde) katletmekte olduğunu gördü ve anladı. Fakat bittab’(doğal olarak) onlar Hristiyan ve biz de İslam olduğumuz için onların bütün denâetlerine(alçaklıklarına) karşı Avrupa bir şey yapmadı. Çünkü dinimizin namusumuzun intikamını almak Yunanilik’in Türk arazisine saldıran ellerini kırmak vazifesi başkalarına değil bize aittir.

Yunanilik vaktiyle Bulgarları da bizim gibi inhilal ettirmek(dağıttırmak) ve onları temsil ile Bulgarlık’ı ortadan kaldırmak istiyordu. Fakat bütün Bulgarlar bu Yunan amaline(emellerine) karşı bir kütle gibi kalktılar ruhanileri … tesis ile milletlerini kurtardılar komitacıları Yunanilik’in Bulgar toprağına tecavüzünü her türlü fedakarlığıyla men ettirdiler. Balkan Harbindeki Bulgar hezimeti zamanında, muntazam(düzenli) ordu olmadığı vakitlerde bile Bulgar zabitanı yalnız zabitandan mürekkeb(oluşan) çeteler teşkil ederek … hayatlarını müdafaa ettiler ve muvaffakta oldular şimdi hala o Yunanilik’e karşı açtıkları mücadelede devam ediyorlar.

Bugün gerek Trakya ve Arnavutluk’ta ve gerek Anadolu’da Yunanlik’in dest-i tecavüzü(tecavüz eli) azimkar(gayretli) mukavemetler(karşı koymalar) buluyor. Küçük ve cebin(korkak) ordusuyla pek büyük parçalar yutmaya kalkışmış olan Yunanistan’ın en sonra bu haddini tecavüz eden ihtirasatına(ihtiraslarına) kurban olacağında şüphe yoktur.

5 Temmuz 1920 – Hakimiyet-i Miliye

Not: Kaynak gösterilerek kullanılmasında bir sakınca yoktur.

Henüz oylanmadı.

Lütfen oyunuzu paylaşın

Ömer Can Talu

Marmara University, Department of Journalism// Journalist, Photographer, Web Designer //
https://anahtar.tv/
[email protected]
https://www.instagram.com/omercantalu/

Yorum ekle

Bir Cevap Yazın

Takip

Paylaşımlarıma destek vermek ve fikir alışverişinde bulunmak için beni sosyal medya hesaplarımdan takip edebilirsiniz.

Web sayfama hoş geldiniz. İlginiz için çok teşekkür ederim.

Sormak istediğiniz her konu için bana sosyal medya adreslerimden ve mail adresimden ulaşabilirsiniz.


İletişim Formu ve Mail için lütfen buraya tıklayınız.