Yazılarım

Dünden bugüne Suriye Meselesi

Bilindiği üzere Suriye olayları “Arap Baharı” olarak isimlendirilen dönemin bir parçası niteliğinde başladı. Öyle ki bu hareket 21. yüzyılın en büyük hareketi olarak düşünülüyor. Bu pek de haksız bir yorum sayılmaz. Zira 2010 yılında başlayan bu hareket birçok ülkede başarılı oldu ve bunun sonucunda binlerce insan öldü. Bazı ülkelerde küçük çaplı protestolar şeklinde kalsa da en kanlıları Tunus, Mısır ve Libya’da gerçekleşti. Fakat bu halkaya son olarak eklenen Suriye bütün bu ülkelerde ki dramdan daha fazlasına sahne oldu. Bu iç savaştan kaçmak isteyen binlerce sivil halk -bunların arasına Esad rejimi yanlılarının ve muhaliflerin aileleri dahil- sınır komşusu olan ülkelere göç etti.

Suriye’de ki olaylar 2011’in Ocak ayında baş gösterdi. İlk zamanlar münferit olaylar, açlık grevleri, protesto mitingleri şeklinde iken, sonraları 120 Suriye ordusu askerinin öldürülmesi ve Beşar Esad’ın istifası yönünde ki söylemlerle birlikte şiddetlendi. Saman alevi gibi başlayan bu şiddetli olaylar kısa zamanda bütün dünyanın gündemine oturdu. Ülkeler bir anda muhaliflerin ve Esad’ın yanında toplanmaya başladı. Muhaliflerin yanında olan ülkeler ABD, Türkiye, İsrail ve bazı Avrupa ülkeleri (Şüphesiz Arap Baharının başarılı olduğu ülkeler de bu gruba dahil); Esad’a destek verenler ise ağırlıklı olarak İran olmakla birlikte Rusya, Çin, Kuzey Kore, Küba, Venezuela ve Irak yönetimi.

Muhaliflerin büyük çoğunluğunu Sünnilerin oluşturması bunun bir mezhepsel çatışma olduğu yorumlarını beraberinde getirirken, Muhalifler ise Beşar Esad’ın babası Hafız Esad’ın binlerce Müslümanı katlettiğini, oğlunun da kendisinden farklı olmadığını ve onun da suçsuz yere birçok insanı öldürdüğünü, ülkede hiçbir alanda tam bir özgürlük olmadığını vb. gibi dayanaklarla bu hareketi başlattıklarını belirtirken Suriye yönetimi ve Esad ise muhalifleri terörist-isyancı olarak nitelendirerek onların yabancı güçler tarafından kullanıldığını bunun Suriye’yi bölmeye yönelik bir hareket olduğunu her fırsatta belirtti. Nitekim bu hareket sırasında yaşanılan bir olay “Suriye bölünecek mi?” sorusunu tekrar gündeme getirmiştir. Suriye’nin kuzeyinde bazı bölgeleri ele geçiren PYD isimli bir Kürt isyancı grubu bu sorunun cevabını aslında vermekteydi. Zira Kuzey Suriye’nin kendilerine verilmesini istiyorlardı. Birçok komplo teorisyeni bunun üzerine çeşitli yorumlarda bulundular ve bu durumun Türkiye’ye çok büyük zararları bulunacağından bahsettiler. Fakat Türkiye’nin kritik politikası artık belirlenmişti.

Enteresan olaylardan birisi de Türkiye’nin muhaliflere tam destek vermesinin yanında bu hareketin başlangıcında muhaliflere büyük destek vereceği her halinden belli olan ABD ve Avrupa’nın Türkiye’nin çabaladığı kadar bu işle ilgilenmemesi. Zira Türkiye bu harekete verdiği destekle karşısına birçok küresel gücü almış fakat bunun yanında kısmen de olsa yalnızlığa itilmiştir.
Türkiye muhaliflere verdiği destekle büyük bir sorumluluğu da omuzlarına almış oldu. Bundan kimi zaman büyük zararlar da gördü. Bunlardan biri tarihler 22 Haziran 2012’yi gösterdiği zaman oldu. Suriye, Akdeniz’de keşif uçuşu yapan Türk Hava Kuvvetlerine ait RF-4 savaş uçağını Lazkiye Limanı’nın 8 mil açığında düşürdü. İstanbul’a gitmekte olan Başbakan Erdoğan bu haber üzerine uçağın rotasını Ankara olarak değiştirdi ve gece yarısı güvenlik zirvesinden yapılan açıklama: “Uçağı Suriye düşürdü.” Suriye ise özür dileyerek bunun bir hata olduğunu pilotların aranması çalışmalarının devam ettiğini bildirdi. Ülke içinde büyük tepki alan bu olay, Suriye ile savaşa mı gireceğiz sorunu da akıllara getirdi. Neyse ki süreç sağduyu ile yönetilip sonlandırılabildi.
Birçok analistin yanıldığı bir konu da Suriye’deki olayların kısa zamanda bitip Esad’ın devrileceği meselesi oldu. Muhaliflerin önemli merkezleri kontrol altında tutmaları bir yana Esad hala yönetimde bulunmaktadır.

Her geçen gün, gerek haber ajanslarına gerek internet ortamına düşen videolarda görüldü ki her iki tarafta canice yöntemlerle insanları katletmekte. Burada olan mazlum sivil halka olmuştur. Zira en büyük kayıplar sivil halktan oldu. Birleşmiş Milletler’e göre, Ocak 2013 tarihine kadar 60,000 kişi öldü. Ayrıca, 700,000 den fazla kişi mülteci olarak Suriye’den kaçtı. Humus, Halep, Rastan ve daha birçok şehirde sağlam yapı kalmamıştır. Fakat bu rakamların gayri resmilerle birlikte çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor.
Kimi komplo teorisyeni ve analistlere göre olaylar sadece Ortadoğu ile ilgili Siyonist bir plana dayanıyor ve muhaliflere verilen desteğin bu Siyonist plana hizmet ettiği söyleniyor; kimilerine göre ise Esad kendi halkını katleden bir cani ve gitmesi gerekiyor. Fakat bütün bu düşünceler ölen, katledilen binlerce insanı geri getirmiyor. Bu teorilere gelince ise hangisinin doğru olduğunu tarih gösterecektir. Belki de bundan 2-3 yıl sonra her şey çok daha farklı olacak. Belki iyi yönde belki kötü yönde. Karar sizin.

www.anahtar.tv
Ömer Can Talu
12.03.2013

Bir Cevap Yazın