Yazılarım

Beyaz Adamların Kanlı Elleri

Kızılderili-Katliamı-Toplu-Mezar

Herşey “Batılı Beyaz Adam”ın Amerika kıtasına ayak basmasıyla başladı. Beyaz adam ve kızıl adam karşılaştıklarında büyük şaşkınlık yaşadılar.

Kristof Kolomb bu enteresan karşılaşma konusunda Kraliçe’ye şu notu göndermişti:

« Yeryüzünde bunlardan daha iyi bir ulus bulunmadığına Majestelerin önünde ant içebilirim. Komşularını kendileri kadar seviyorlar, konuşmaları son derece tatlı ve kibar, konuşurken hep gülümsüyorlar. Elli adamla bu halkın hepsini boyunduruk altına alabilir ve onlara her istediğimizi yaptırabiliriz. »

Ayrıca Kolomb, Kızılderilileri önce “Yamyam” sandığından olacak ki, onların canavar ve anormal olmadığını anladığında çok şaşırıyor.

İşte sonu katliam ve vahşetle sonuçlanacak olan karşılaşma böyle başlamıştı. Kristof Kolomb, onları iyi ve güleryüzü olarak tabir etmesine karşın yinede onların boyunduruk altına alınıp köle olarak kullanılabileceği görüşündeydi.

Bu tür görüşlerin çoğalmaya başlaması ise çok fazla zaman almadı. Zira bundan sonra Avrupa’dan gelen her komutan, maden ve toprak peşinde olan her soylu zengin bu katliamlara öncülük etmiştir.
Amerika kıtasının keşfinden 1900′lerin başına kadar bilinen yüzden fazla katliam gerçekleştirilmiştir. Hatta Avrupalılardan ziyade sadece ABD’nin Kızılderililere yaptığı katliamların bile 65 civarında olduğu kaynaklara geçmiştir.

Bu beyaz adamları güleryüzle kendi vatanlarına kabul eden Kızılderililer ise beyaz adamların kendilerini çoluk çocuk demeden katledeceklerinden bihaber onlarla vatanlarını paylaşıyorlardı.
Katliamcı beyaz adamlar, kızılderilileri insanlık dışı yöntemlerle katlettiler. Bu yöntemleri yapılan iğrençliklerin görülmesi için sayacağım.

– Bunlardan biri tüfekler ve çeşitli silahlarla toplu kıyım şeklinde katletmek. En fazla ölüm bu yöntemle gerçekleşmiştir.

– İkincisi ise topraklarının tehditle gasp edilerek kabileleri uygunsuz topraklara göçe zorlamak.

– Üçüncüsü kaçırılan ve zorla ele geçirilen Kızılderili çocukların Hristiyan misyonerlerce kendi dillerinden ve kültürlerinden uzak bir şekilde yetiştirilmesi. (Yıllardır Afrika ülkelerinde “medenice” yapılan misyonerliğin bir benzeri.)

– Birde yardım adı altında yapılan bir iğrençlik var. Avrupa’dan gelen bu haydutlar, Kızılderililere verdikleri kıyafet vs. gibi yardım malzemelerine bulaşıcı hastalık(Su Çiçeği gibi eski dünya hastalıkları) enjekte ederek ölmelerine sebep oldular.

– Sayısız iğrenç uygulamaların en insanlık dışı olanı ise zorla kısırlaştırma. Kabileleri, yerleri, yurtları basılan insanlara uygulanan bu iğrenç yöntemin sonucu ise günümüzde Kızılderili nüfusunun neden bu kadar az olduğu sorusuna verilen yanıtlardan sadece biri.

Onlarca yıl kendilerini Kızılderililerden üstün ırk görerek onları katleden, köleleştiren bu insanlardan sadece biri olan General Philip Sheridan’ın şu sözü ise kan donduracak cinsten: “En iyi Kızılderili, ölü Kızılderilidir.”

Katliamların en büyükleri ise şüphesiz ABD kurulduktan sonra yapıldı. Birçok kabile katliamlarda tamamen yok oldu. Bunların sorumlusu olan rütbeli subaylar ise mahkemece yargılandı fakat herhangi bir ceza almadılar. Bu katliamların birinden sağ kurtulan “Gelincik Louise” yaşadıklarını şöyle anlatıyordu:

“Kaçmaya çalıştık. Ama yaban sığırı gibi bir bir vurdular bizi. Beyazların içinde de iyi insanlar bulunduğunu biliyorum, ama kadınları ve çocukları da vurduklarına bakılırsa askerler çok kötü insanlar olmalı. Kızılderili askerler beyaz çocuklara asla böyle yapmazlardı.”

İnsana en acınası gelenlerden biride yıllarca çizgi filmler vasıtasıyla yeni yetişen nesle Kızılderililer “Yamyam” diye aşılanırken, filmlerle de yetişkinlerden “katliam” fikrini silmeye çalışmak. Bu konuda yapılan son filmlerden biri olan “Maskeli Süvari” ise bu fikri doğrular nitelikte. Filme göre Kızılderili katliamları asla bir devlet politikası olmamış sadece gözünü para hırsı bürümüş bikaç kişinin yaptıkları yüzünden bütün bunlar gerçekleşmiş. Yani milyonlarca Kızılderilinin katilleri sadece gözünü para hırsı bürümüş kişiler ve ABD bu konuda tamamen pür-ü pak!

Yazımı bu katliamları gerçekleştiren ABD’nin bir vatandaşı olan ünlü aktör Marlon Brando’nun Kızılderili Katliamı hakkındaki düşüncelerinin bir kısmıyla sonlandırıyorum.

“200 yıl boyunca toprağı, ailesi, ve özgür olma hakkı için savaşan Yerli halka şöyle dedik: “İndir silahını arkadaş gel birlikte oturalım. İndirirsen eğer silahını arkadaş senle barıştan söz ederiz, senin hayrına anlaşırız birlikte.” Silahlarını indirdiklerinde onları katlettik biz. Onlara yalan söyledik. Onları topraklarından koparmak için kandırdık. Onları açlığa mahkûm ettik ki antlaşma dediğimiz ama hiçbir zamanda andımıza sadık kalmadığımız o hileli anlaşmaları zorla imzalasınlar. Onları, yalnızca yaşamın anımsayacağı kadar uzun bir süredir yaşam vermiş bu kıtada dilencilere döndürdük. Ve tarihi istediği kadar çarpıtılmış dahi olsa nasıl yorumlarsanız yorumlayın: Biz doğru yapmadık. Ne adil davrandık ne de dürüst. Onlara karşı ne haklarını iade etmek zorundaydık ne de anlaşmalarımıza sadık kalmak, çünkü gücümüzün üstünlüğü bize diğerlerinin haklarına saldırma, mallarını gaspetme, yalnızca yaşamlarını ve özgürlüklerini savunmaya çalışırken onların yaşamlarını ellerinden alma hakkını sağlıyordu ki onların erdemleri suça dönüşürken bizim ahlâksızlıklarımız erdem oluyordu. Fakat öyle bir şey var ki bu sapkınlığın ulaşamayacağı, o da tarihin büyük hükmü. Emin olun ki tarih bizi yargılayacaktır. Ama umurumuzda mı? O nasıl bir ahlâki şizofrenidir ki tüm dünyanın işitmesi için ulusumuzun en tepesindeki sesle ciğerlerimiz patlayana kadar bizim taahhütlerimizi tuttuğumuzu haykırırız da tarihin tüm sayfaları, Amerikan Yerlilerinin yaşamındaki son 100 yıl boyunca geçirdikleri tüm o aç, susuz günler ve geceler bu sesin dediklerinin tam zıttını söyler.”

Ömer Can Talu
twitter.com/Talu_Can
25.07.2013

Bir Cevap Yazın